Borç Bini Aşınca!?!

“Borç bini aşınca, kuzu eti yenirmiş!” diye bir sözü vardır eskilerin! O dönemlerde kuzu eti çok pahalı ve kıymetli olduğu için, herkes erişemezmiş! Alabilenlerin sayısı azmış! Gerçi günümüzde de artık lükse giren ürünlerden…

Günümüz gençlerinin deyimiyle de “battı balık, yan going (gider)!” durumu söz konusu olabiliyor zaman zaman! Sizi bilmem ama ben hayat yolculuğumun farklı dönemlerinde, bu hissiyatı epey bir yaşadım! Özellikle de, maddi olarak daha zorlandığım dönemlerde… Eee “hayat, biz planlar yaparken yaşadıklarımız” değil miydi?! Gerçekten de öyle…

Üniversitede okuduğum dönemlerde… Ev almayı hedeflediğim dönemlerde, para biriktirmeye çalışırken… Ev alma noktasında, kredi borcu öderken… Kuzucuklarımın hastane ve kuvöz masraflarını öderken…

Para herşey değil evet ama yazık ki ihtiyaçlarımızın çoğunun alınmasında önemli role sahip! Yani aslında, para tam da “varlığı bir dert, yokluğu yara” diye nitelenebilir!

Bu arada, yapı olarak, borç almayı ve borçlu kalmayı hiç sevmem aslında! Ama hayat işte! Herkesi, en “asla” ya da “kesinlikle” dediklerinden sınav yapıyor resmen! Her ne kadar sevmesem de, hayat yolculuğumun bazı dönemlerinde, ama kısa süreli ama uzun süreli borçlar almak ve ödemek zorunda kaldım ne yazık ki! Uzun dönemli borçlarım hep, kredi geri ödemeleri oldu tabii!

Borç ve Bunalmışlık Hissi…

Şimdi dönelim “borç bini aşınca” konusuna… Benim özelimde, yoğun kemer sıkma dönemlerinden sonra, ister istemez bir bunalmışlık hissi hakim olmaya başlar çoğunlukla… Peşinden de, anlık ve bazen de sıradışı denilebilecek harcamalar gelir…

“Sıradışı” derken anlatmak istediğim, öyle uçuk kaçık şeyler değil kesinlikle… Uzun zamandır alınıp, yenilemeyen bir yiyecek ya da epeydir gidilememiş bir mekana gidip, içilen bir kahve de “sıradışı” kapsamına giriyor benim için… Kendimden biliyorum ki, ev sahibi olabilmek uğruna, öylesine keskin bir kemer sıkma kararı almış ve uygulamıştım ki; aklınız hayaliniz durur 😉

Soğukta ve karanlıkta oturduğum yıllarım oldu benim! Ama iyi ki de olmuş! İyi ki de, ev alma hedefim doğrultusunda, emin ve kararlı adımlarla ilerlemişim! Özellikle de çoook kaygan bir zemin olan özel sektör çalışanlarına, ileriye dönük olarak geleceklerini kısmen de olsa garanti altına alacak adımlar atmalarını öneririm!

Pekiii, bu borç döngüsünden kurtulabilmek için ne yapmalı, ne etmeli ki acaba? Aslında yanıt çok basit… Çalışıp, para kazanmak! Ama gelin görün ki, hayat bazen öyle engeller çıkarıyor ki karşımıza, basitler zorlaşıyor birden! Ama buna karşın da, alınmak ya da karşılanmak zorunda kalınan ihtiyaçlar oluyor ille de!

Hele ki günümüz koşullarında, bazı hedeflere ulaşabilmek için; tam bir kısır döngü içinde buluyorsunuz kendinizi… Ev ya da araba almak istiyorsunuz ama birikiminiz yok ya da sınırlıysa… Kendi işinizi kurmak isteğindesiniz ama paranız yoksa… Evinizin içinde yaptırmanız gereken zorunlu tadilatlar var ve yine paranız yeterli değilse… Çocuklarınızın eğitim ve/veya sağlık harcamaları için toplu paraya ihtiyacınız varsa… Evettt, bunlar çoğu kişi için ancak “borç” alınarak, gerçekleştirilebilecek hedefler… Hatta bazen hedeften de öte, mecburiyetler!

Sürekli Bir Borçluluk Durumu?!?

Zaten, günümüz koşullarında; bırakın büyük hedefleri, neredeyse aylık bazdaki ihtiyaçlar için bile para yetiştirmek mümkün olamayabiliyor… Eeee bu durum da, beraberinde borç gerçeğini getiriyor ne yazık ki! 🙁 Sonuçta kredi kartı ile taksitli yapılan alışverişler de aslında ileriye dönük bir tür borçluluk durumu değil mi? Henüz kazanmadan, kazanacağınız parayı harcıyorsunuz peşin peşin 🙁 Yani, “çarşıdaki ete, nohut ıslıyorsunuz!” tam olarak 🙁

Bu da demek oluyor ki, artık nüfusun büyük bir çoğunluğu neredeyse sürekli bir borçluluk durumu içinde… Ömür boyu bitmeyen bir borçluluk durumu var yani… Ne yazık ki, artık bu kanıksanmaya başlamış bir yaşam modeli olmaya başladı 🙁 Eee bu süreçte, illa ki rutinin dışına çıkılması gereken isteklerle karşılaşılıyor! Hadi biz yetişkinler neyse de, çocuklarımızın canı bir şey istediğinde, kaçımız “hayır” diyebiliyor her zaman!

Elbette, “hayatta her istenenin olamayacağı” mesajını çocuklarımıza mutlaka vermeliyiz! Hem onların iyiliği hem de gelecekteki hayatlarında hayalkırıklığını mümkün olan en az biçimde yaşamaları için… Ama buna rağmen, hele de istedikleri oldukça makul ve mantıklı şeyler olduğunda; koşullarımızı maksimumda zorlamıyor muyuz çoğumuz?

İşte borçlu olma durumuna rağmen, yeni bir şeyler alma ya da harcama yapma zorunluluğunu yaşamaya diyorum ben; “borç bini aşınca, kuzu eti yenirmiş!” diye! Yani, “bir noktadan sonra, borçlu olunsa da; bazı zorunluluklar ve öncelikler, bize yeni harcamalar yaptırabilir” demek istiyorum! Hatta bazen de, aşırı bunalmışlık hissi bile, para harcamama kararınızın dışına itebilir sizi, aman dikkat!!! Elbette, bu benim bakış açım ve algım! Kişisel farklılıklar ve değişik bakış açılarına göre, borç durumunu önemseme ve algılama da değişiyor!

Öyle insanlar gördüm ki, borç batağında yüzüyor adeta ama harcamaları dur durak bilmiyor! Üstelikte, bana göre hiç de zorunlu olmayan, hatta lüks denilebilecek harcamalar bunlar!

İnsan Var! İnsan Var!!!

Öyle ki, hem borcu tavan yapmış hem de kendisine en pahalı marka parfümlerden alan insanlar var… Öyle ki, ömür boyu ödeyemeyeceği kadar borcu olan ama “ele güne karşı, havam olsun” diye, kendi kendisine en pahalı çiçekçiden çiçek buketleri gönderen insanlar var… Daha da garip olanı ise, bu yaptıkları onlar için gayet normal! Tam “ayranı yok içmeye, tahtırevanla gider s.çmaya” durumu!!!

Ama öte yandan da, öyle insanlar var ki; onlar için aylık bütçesinin 1.000 TL bile dışına çıkmak, ciddi borçlu olma durumu… Çünkü bu insanlar, “ayaklarını yorganlarına göre uzatmayı” yaşam felsefesi olarak gören, ilkeli insanlar!

Veee öyle insanlar gördüm ki, ömür boyu çalışsa da, kazandıklarıyla ödeyemeyeceği kadar borca sahip! Belli ki, plansız ve umarsız harcamalar yapmış! Ya mantığını kaybetmiş ya da mantıklı düşünce nedir hiç bilmeyen insanlar bunlar… Üstelikte, bu borçluluk durumuna rağmen, gayet rahat, hatta umursamaz bir tavırla yaşamına devam eden… Tabii buna, hayata devam etmek denebilirse?!? Çünkü, uçan kuşa bile borcu olan bu insanlar, özellikle de alacaklılarından köşe bucak kaçar durumdalar!

Ama tabii, hayat onların, seçim onların… Herkes hayatını nasıl isterse, öyle yaşar! Sonuçlarına da katlanır elbette! Çok sevdiğim şu sözdeki gibi: “her seçim, bir vazgeçiştir!”

Seçtiklerinizin, vazgeçtiklerinize değeceği ve “keşke”ler yerine “iyi ki”lerle dolu bir hayatınız olsun…

Bilgi, GÜÇtür! Güçlü olmak için, okuyun ve FARKINDA olun!
Yeni Paylaşımlarımı; Gelen Kutunuzda Görmek için

Paylaşımlar listemize abone olmak için, Şimdi Kayıt Ol butonuna tıkladıktan sonra, lütfen posta kutunuzu kontrol ediniz ve gelen onay linkine tıklayarak, aboneliğinizi başlatmayı unutmayınız! Spam, junk veya istenmeyen posta bölümlerinizi de mutlaka kontrol ediniz!

Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz!

Bir şeyler yanlış gitti!

Yorum Yapınız

Intellifluence Trusted Blogger Intellifluence Trusted Blogger

Bilgi, GÜÇtür! Güçlü olmak için, okuyun ve FARKINDA olun!
Yeni Paylaşımlarımı; Gelen Kutunuzda Görmek için

Paylaşımlar listemize abone olmak için, Şimdi Kayıt Ol butonuna tıkladıktan sonra, lütfen posta kutunuzu kontrol ediniz ve gelen onay linkine tıklayarak, aboneliğinizi başlatmayı unutmayınız! Spam, junk veya istenmeyen posta bölümlerinizi de mutlaka kontrol ediniz!

Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz!

Bir şeyler yanlış gitti!