Annelik… Anne olmak… Anne olabilmek… Evet evet, bence “olmak” ve “olabilmek” arasında ince gibi görünen deriiinnn bir fark var! Hem de çooook derin! “Olmak”; işin akışında, doğalında ve ekstra emek sarfetmeden elde edilen iken… Peki ya “olabilmek”?! “Olabilmek” içinse; ciddi ekstra emek, çaba, inanç, kararlılık ve daha birçok artı değer gerek! İşte tam da bu nedenlerle, “anne olmak” ile “anne olabilmek” arasında derin bir fark vardır!
Annelik, gebelikle başlayan doğurmakla devam eden biyolojik bir durum değildir yalnızca! Ruhen ve kalben de cana can katma hissiyatında olabilmektir! Bu hissi, hayata geçirebilmektir! Hem de ömür boyu…
Vee kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken çook önemli bir nokta; annelik, tüm canlılara has/özgü bir duygu durumudur! Canından can, yüreğinden yürek doğurmanın ötesinde; hayat yolunda, doğurduğuna rehberlik etme, sahip çıkma, destek olma, yol-yön verme durumudur! Canına can katmak için, önceliklerini değiştirme durumudur! Sevginin, sabrın, fedakarlığın, koruyup-kollamanın tavan yaptığı durumdur annelik!
Daha önce yazdığım “Çocukluk Yıllarım ve Çürük Elmalar” başlıklı yazımda da değinmeye çalıştığım gibi, her canlı grubunda, her meslekte ve her alanda/konuda çürük elmalar var bu hayatta! Anneler arasında da var bu çürük elmalar!
Öyle ki, bebeğini daha 2-3 günlükken çöpe atan, kağıt üzerinde “anne” olan ama “anne olabilmek”ten çook uzak hastalıklı ruhlar var bu hayatta! 2-3 aylık bebeğini evde tek başına bırakıp, 15 günlüğüne tatile giden insan görünümlü ruh hastaları var! Bebeğine eziyet eden, eşini tehdit etmek için çocuklarına şiddet uygulayan, merhamet ve vicdandan uzak, dıştan “anne” bilinenler var! Bunlar, insan türünün yüz karası “anne” örnekleri…
Annelik Koca Yürek İster!!!
Buna karşın, çöp tenekesinden bir lokma ekmek bulmak için türlü çeşit yollar deneyen, her türlü riski göze alan, çareler arayan “anne”ler de var! Eveeett, yavrularına bulduğu bir lokmayı götürmek için, canını tehlikeye atan anne kediler, anne köpekler var! Sığ düşünen “insan” görünümlülerin olası eziyetlerinden kaçmaya çalışan, koca yürekli canlar bunlar işte!
İnsan görünümünün ardına sığınarak, kendini dünyanın tek hakimi sanan hasta ruhlulara rağmen; yavrularına annelik yapmaya çalışan canlar! “Hayvan” diyerek, aklısıra küçümsemeye çalıştığı, o hayvan türünden olan annelerin tırnağı bile olamayacak insan türünden anneler var bu hayatta!… Hayvan türünün öyle özel, öyle sevgi dolu örnekleri ile dolu ki dünya aslında! Elbette, bakıp da görmesini bilenlere… Bu canlar; hiç tereddütsüz önlerinde saygıyla eğilinmesi gerekenlerdir!
Demek ki, neymiş? Asıl olan sözde değil, özde anne olabilmekmiş… Asıl olan, türünden bağımsız olarak “anne olabilmek” yüreğine sahip olmakmış! Öyle ki, açık pencereden düşmekte olduğuna tanık olan annenin, bebeğini yakalayabilmek umuduyla, hiç düşünmeden peşinden atlamasıymış annelik! “Keşke tüm ağrıları, sızıları benim olsa da; kuzum sağlıklı olsa” diyebilmekmiş “annelik”!
Böylesine özel bir duygunun, hakkını vererek yapılan anneliğin tek bir güne sığdırılması mümkün mü sizce? “Anneler Günü” diyerek, her yıl Mayıs ayının 2. Pazar günü kutlanılan günden bahsediyorum! Ve zaten, hayat koşuşturmacası içinde, yavrularının/çocuklarının/canlarının/evlatlarının yanlarında oluşu, sevgi dolu bir bakışı bile en büyük armağan iken annelere… Bu tip kutlanması dayatılan günler niye?!
Tek 1 Gün Yeter mi?
Sembolik bir amaçla olsa bile, yalnızca 1 güne sığdırılması hiiiiççç ama hiç yeterli değil bence! Böyle dikte edilmiş/dayatılmış günler, benim nezdimde, “önem vermek/değer vermek ya da hatırlamak değil” kesinlikle! Ticari bir hareket sağlamaktan başka da hiçbir amaca hizmet etmiyor kanımca!
Gerçekten ve derinden sevenler, bu tip günlere gelene kadaarrrr, zaten her fırsatta sevgisini gösterir/ifade eder diye düşünenlerdenim ben de!
Pekiii, “anne kime denir?” diye sorsam size! Ne yanıt verirsiniz? Benim yanıtımı mı soruyorsunuz?! Hay haaayyy hemen paylaşayım!
Bence, “Anne, yalnızca doğuran değildir! Hatta bana göre, doğurmakla anne olunamaz! Kağıt üzerinde olunur belki ama gerçekte?!” Anne demek, “can” bildiğine, “canım” dediğine emek vermek, bakmak, gözetmek demektir! Kol – kanat geren, “canım” dediklerinin derdine derman olmak için çabalayandır anne! Hem de ömrü oldukça…
Annelik de yağmura benzer aslında! Hakkını vererek yapılan bir annelik, evladına/evlatlarına sevgi olup, yağmak gibidir! Hakkını vererek yapılan bir annelik; yağmurun toprağı beslediği, canlandırdığı gibi, yavrularını beslemek, canına can katmaktır!
Yağmurun sesi; o huzur veren, “bereketim ben” diyen, toprak kokusuyla özdeşleşen sesi, bana hep anneliği anımsatır…
Hele ki, annelerin o uykusuz gece nöbetlerine eşlik eden yağmurlar yok mu? Gecenin sessizliğinde, bebeklerinin/çocuklarının/canlarının derdine derman olabilmek için ayakta olan annelerin yoldaşı yağmur!
Annelik yolunda, emeğini esirgemeden, geceli gündüzlü çocuklarını/yavrularını sevgisiyle, çıkarsızca sarıp sarmalayan tüm annelerin önünde saygıyla eğiliyorum! Veee, “annelik”ten doğru anlam çıkaran ve hakkını vererek icra eden tüm canlıların; emeğine, yüreğine sağlık!!!
Ne özel günler, ne armağanlar, ne de kutlamalar… Bilirim ki, bir anne için en anlamlı dilek, en güzel dua: “Anneler evlatsız, Evlatlar annesiz kalmasın”dır!
Tüm yavruların annelerinden ayırılmadan; keyif, sağlık ve mutlulukla yaşayacağı günler dileğiyle…
Bilgi, GÜÇtür! Güçlü olmak için, okuyun ve FARKINDA olun!
Yeni Paylaşımlarımı; Gelen Kutunuzda Görmek için
Paylaşımlar listemize abone olmak için, Şimdi Kayıt Ol butonuna tıkladıktan sonra, lütfen posta kutunuzu kontrol ediniz ve gelen onay linkine tıklayarak, aboneliğinizi başlatmayı unutmayınız! Spam, junk veya istenmeyen posta bölümlerinizi de mutlaka kontrol ediniz!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz!
Bir şeyler yanlış gitti!