Mahalle baskısı mı? “Yok canııımmm, o da nereden çıktı? Ne baskısı mı?” diyorunuz?! İsterseniz geriye dönüp, bir düşünün yaşadıklarınızı ve/veya yaşamakta olduklarınızı! Eğer yanıtınız halen, “ben hiç mahalle baskısı yaşamadım, buna hiç maruz kalmadım” ise; siz gerçekten de şanslı bir azınlığa dahilsiniz 🙂
Üniversite çağına gelince, “hayatında biri var mı?” diye başlayan sorular; geçen yıllarla birlikte yalnızca şekil değiştirir! Ama ardı arkası hiç kesilmez! Çünkü, toplum içinde yaşamak sanki bunu gerektirir? Ne garip değil mi? Bu da beraberinde şu soruyu getirir? Topluma göre mi yoksa topluma rağmen mi yaşamalı?! Sizce?
Yıllar öncesine gittiğimde, otobüste tanık olduğum bir diyalog geliyor hemen aklıma! Sizlerle de paylaşmak istiyorum doğrusu 😉 O dönemler ben de henüz üniversite öğrencisiydim vee mahalle baskısından da nasibimi alıyordum tabiii 😉 Çünküüü, mahalle baskısı kişi, cins, şehir ayırt etmiyordu 😉
Neyse diyaloğa geri dönelim! Otobüste tam da ön koltuğumda, 20li yaşlarının başlarında olan genç bir kız ile 55-60 yaşlarında bir teyze konuşuyordu! Teyze neredeyse soluk almadan sorularını sıralayıveriyordu: “kızım okuyor musun bakiiim?”, “peki, erkek arkadaşın var mı?”, “ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun?”
Hiç tanımadığı ve tesadüfen yanına oturan birisi tarafından sorulan bu sorularla şaşkına dönen genç kız, bir an duraksıyordu! Son derece doğal olarak! Peşinden de hızla sıralıyordu yanıtlarını! “Yok teyze, yani erkek arkadaşım yok! Zaten henüz evlenmeyi de düşünmüyorum! Önce okulumu bitirip, diplomamı alayım da; gerisini sonra düşünürüm” diye…
Teyze aldığı yanıtlardan hiç memnun olmuyor ve hızla konuşmaya başlıyordu! Öyle ki, yakın zamanda otobüsten inecek ve söyleyecekleri içinde kalırsa, sanki bu yükle yaşayamayacak gibi bir izlenim yaratıyordu bende!
Mahalle Baskısı Görmeyen Var mı?
“Olur mu hiç öyle şey kızım! Bir an önce birini bulup, evlenmelisin! Bu işler geç kalmaya gelmez! Öyle evlenince de fazla geç kalmadan çocuk doğur! Aman tek çocukla da kalayım deme, arayı pek açmadan ikinciyi de doğur ! Tek çocuk olursa, şımarık yetişir!” deyiverdi teyze!
Düşünebiliyor musunuz, henüz 20li yaşlarının başında, hayata karşı kim bilir ne hayallerle dolu bir genç kıza, hiç tanımadığı birisi, kendi bakış açısına göre bir hayat çerçevesi çizmiş ve dayatmıştı! Üstelikte bu yaptığını çok normal görüyordu?!
Bu arada benimle birlikte, yakın koltuklarda ve/veya ayakta bulunan yolcular da, son derece normal ses tonuyla yapılan bu diyaloğa tanık oluyorlardı!
O an refleks olarak aklımdan geçenleri, bugün halen anımsıyorum! Aklımdan geçenler neler miydi?
** “Bazı insanlar, tanımadıkları insanların hayatlarına / kararlarına karışma hakkını kendilerinde nasıl bulabiliyorlardı?” Üstelik bu yaptıklarını, son derece normal olarak değerlendiriyorlardı! Aksini düşünebilseler, zaten böyle bir tutum sergilemezlerdi!
** “Kendi doğrularını ya da doğru bildiklerini, bir başkasına, üstelikte hiç tanımadıkları birisine dayatma hakkını onlara kim veriyordu?” Nasıl bir yaklaşım, nasıl bir algı idi bu?
** “Fikri sorulmadıkça, birilerinin kendi düşüncesini, karşısındakine ısrarla anlatması bir çeşit dayatma değildi de neydi?”
Pekiii, siz bu anlattıklarım hakkında neler düşünüyorsunuz? Hayatınıza karışılmasından, siz sormadan fikir beyan edilmesinden rahatsız oluyor musunuz?
Bilgi, GÜÇtür! Güçlü olmak için, okuyun ve FARKINDA olun!
Yeni Paylaşımlarımı; Gelen Kutunuzda Görmek için
Paylaşımlar listemize abone olmak için, Şimdi Kayıt Ol butonuna tıkladıktan sonra, lütfen posta kutunuzu kontrol ediniz ve gelen onay linkine tıklayarak, aboneliğinizi başlatmayı unutmayınız! Spam, junk veya istenmeyen posta bölümlerinizi de mutlaka kontrol ediniz!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz!
Bir şeyler yanlış gitti!