Park denildiğinde; yeşili, ağacı, çimeni bol, oyun alanları da olan nefes alınacak yerler gelir akla değil mi? Benim için öyle en azından… Park, doğa ile kısmen de olsa iç içe olunabilecek, yakın çevremizdeki yerlerden biridir bence! İnsanların nefes almak için, dinlenmek, kitap okumak, sosyalleşmek için gittikleri yerdir park… Çocukların koşmak, hoplamak, zıplamak, oyun oynamak, yeni arkadaşlar edinmek için gitmeye can attığı yerdir…
Çeşit çeşit çocuk var doğal olarak parklarda… Ama aslında çeşit çeşit anne baba var, o çocukları yetiştiren… Doğruyu-yanlışı öğreten ya da öğretmeyen… Merhamet, vicdan, sevgi, saygı gibi insan olmanın erdemlerinden söz eden ya da etmeyen… Hayvanları çok seven, hayvan sevgisi aşılayan ya da “tu kaka” diyip, korkutup, uzaklaştıran… Teşekkürü, lütfeni, özür dilemeyi öğreten ya da öğretmeyen anne babalar…
“Eğitim şart” diyen ya da “bizi yetiştiren olmadı, biz kendimiz büyüdük, bunlar da bizim gibi büyüsün işte” bilinçsizliğinde olan türlü çeşit anne baba! Dönüp dolaşıp, hep aynı kilit noktaya geliyoruz… Yani öncelikle anne babaların kendini eğitmesi, geliştirmesi gerekliğine… Bilinçli anne babalar olmak gerek… Çocuklarımızın en yakınındaki, mümkün olan en iyi örnek, rol model olmak gerek!
Geçenlerde ailece parktayız! Kızlarım keyifle oynamaya çalışırken, elinde “çakmak” ile dolanan 6 yaşlarında bir kız çocuğu çıkıverdi ortaya…
Yalnızca elinde tutuyor olması bile çok tehlikeli iken, eline aldığı bir kağıt parçası/ağaç dalını tutuşturmak için uğraşıp duruyordu! Ve hatta durumdan acaip keyif alıyordu! Şaşkınlık ve dehşet içinde etrafımı gözden geçirirken buldum kendimi! O kız çocuğunun annesi, babası ya da bir yakını olmalıydı buralarda bir yerlerde! Hele de son yıllarda artan çocuk kaçırılma olayları varken… Tek başına bir çocuğun, üstelikte henüz daha 6 yaşlarında olmasına rağmen, yapayalnız bir parkta olması…
Park, Ne Kadar Güvenli?
Sonra, birdenbire çocuğun bir kadına doğru, “anne” diye seslenerek, gittiğini gördüm! En acısı da, annesi yakınında bir yerlerde, koyu bir sohbete dalmıştı! Görünen o ki, o sohbet, kızının hayatından çok daha önemliydi! Yahut da; ya bakıp da görmeyen ya da görüp de ilgilenmek istemeyen bir anneydi!
Her neyse, iki durumda çok kötüydü bence… Çocuğu doğurmuş ama anne olmayı başaramamış ve hatta bence anne olmayı hak etmeyen bir “anne taslağı”!
En başta o kız çocuğu ve geleceği için, sonrasında da parkta oynamakta olan diğer tüm çocuklar için derin bir endişe hissettim… Zira, hem elinde çakmak olan o çocuk hem de yakın çevresindeki diğer çocuklar, ciddi bir tehlike ile karşı karşıyaydılar! Yazık ki, bu durumun ayrımında olan anne baba sayısı, yok denecek kadar azdı o gün o parkta!
Madalyonun Öteki Yüzü!
Oysaki; bir de madalyonun diğer tarafı var! Hani, çocuk sahibi olmak isteyip de, sağlık koşulları nedeniyle, bu isteklerine hemen kavuşamayan kadınlar, erkekler! Kendi çocuğunun doğum hayaliyle, yanıp kavrulan bu uğurda her türlü çözüm olasılığının peşine takılan insanlar! Bu istek uğruna satılan evler, değiştirilen iller, bitmek bilmeyen çaba-umut dolu tedavi dolu günler, aylar, hatta yıllar…
Bir tarafta çocuğu olan ama değerini bilmeyen anne babalar… Diğer tarafta da, anne baba olmak için bu yolda her şeyi göze alan, anne baba adayları! Hayat işte… Türlü çeşit insanlar… Apayrı insan manzaraları… Görgülü-görgüsüz, eğitimli-eğitimsiz, bilinçli-bilinçsiz gibi karşıt birçok özelliğe sahip insanlar…
Bir başka gün, bir başka çocuk, hatta bebek daha! Belli ki yeni yeni yürüyor! Annesi tarafından özenle bembeyaz külotlu çorabı ve minicik eteği giydirilmiş! Ayaklarında sevimli mi sevimli rugan fiyonklu siyah minnacık ayakkabılar! Ve hemen yanıbaşında duran 50-60 yaşlarında gördüğüm bir kadın!
O sırada, parktaki içi su dolu, süs havuzuna doğru ani bir hamle yapıyor minik kız! O an yanımda kızlarım olmasa, onları yalnız bırakma riski olmasa; adeta uçmak istediğim nadir an’lardan biri!
Zira, yanındaki kadın (-ki annesi mi yoksa bu kadın diye aklımdan geçiriverdiğim) pek bir rahat, hatta vurdumduymaz bir tavır içerisindeydi! Belli ki umurunda bile değildi! Ne acı! Sonradan anladım ki, o minik kız bebek, bir sebeple o kadına emanet edilmişti! Ama yazık ki, kadın gayet net emanete sahip çıkmıyordu!
Annesinin biricik kuzusu, sebep her ne olursa olsun, güvenilerek emanet edilmiş kadın tarafından, umursanmıyordu bile! İçim acıdı… Ama elimden de fazla bir şey gelemedi… Hayat işte, seçimlerden ibaretti! Zira, her seçim bir vazgeçiştir! O minik kızın annesi, kendince haklı sebeplerinden dolayı, kızını tanıdığını sandığı o kadının bakımına bırakmak zorunda kalmıştı!
Dilerim ki, çocuklarımızı pek de tanımadığımız birilerine emanet etmek durumunda kalmamız gerekmesin! Dilerim ki; karşımıza hep iyi niyetli, koca yürekli, yüce gönüllü insanlar çıksın!
Bilgi, GÜÇtür! Güçlü olmak için, okuyun ve FARKINDA olun!
Yeni Paylaşımlarımı; Gelen Kutunuzda Görmek için
Paylaşımlar listemize abone olmak için, Şimdi Kayıt Ol butonuna tıkladıktan sonra, lütfen posta kutunuzu kontrol ediniz ve gelen onay linkine tıklayarak, aboneliğinizi başlatmayı unutmayınız! Spam, junk veya istenmeyen posta bölümlerinizi de mutlaka kontrol ediniz!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz!
Bir şeyler yanlış gitti!