Çocuklu Ev!?!

Çocuklu ev, günlük hayatta ne kadar da sık duyduğumuz bir sözcük grubudur! Çocuklu ev, şenlikli olur! Çocuklu evde, dedikodu olmaz! Çocuklu ev, dağınık olur! Bu; yaşam, mutluluk, huzur ve yaratıcılık göstergesidir! Nasıl mı? Özgürce üretmesine, oyun oynamasına izin verilen çocukların yaşadığı evlerin dağınık olması kadar normal bir durum olamaz!

Kendi kendine seçim yapma, özgürce karar verme hakkı tanınan çocukların yaşadığı evler dağınık olur! Çocuklu evlerdeki oyuncak yoğunluklu dağınıklık, bence o evdeki çocukların birey olma yönünde ilerlediklerinin göstergesi… Mutlu ve huzurlu olduklarının göstergesi… Elbette, dağınıklık ile temizlik konularını karıştırmamak gerek 😉

Ve zaten unutmamak gerekir ki, o çok anlamlı sözdeki gibi “çocuklu evi derli toplu tutmaya çalışmak, kar yağarken kapının önünü sürekli süpürmeye benzer!” Ayneeennn katılıyorum bu söze! Çocukları, kendilerini en iyi ifade ettikleri oyun oynamaları konusunda da, tehlike taşımadığı sürece, serbest / özgür bırakılmaları düşüncesindeyim!

Oyun kurabilme, seçim yapma, karar verme, paylaşma, takım oyunları oynayabilme gibi birçok yetilerinin yanı sıra hayal güçlerini de geliştiren “oyun ve oyuncak”, çocuk gelişimi açısından son derece değerli!

Yirmili yaşlarımın henüz başındayken, bulunduğum bir ortamda 12 – 14 aylık bebekleri ile anne-babasının ilişkilerini gözlemleme olanağım olmuştu! Bundan yıllar önce yani 😉 Bebek masanın altına girdi emekleyerek / yerde sürünerek ve bulunduğu yerde ayağa kalkma denemeleri yapmaya başladı! Pek de yüksek olmayan masanın alt iç kısmına kafasını çarptı çarpacak!

Gözlerim faltaşı gibi açılmış, elim yüreğimde; refleks olarak hamle yapacak oldum bebeğe doğru! Aynı anda annesinin son derece sakin ve yumuşak bir ses tonuyla oturduğu yerden, “oğlum hemen yere otur ya da başını eğip, sandalyenin altından yavaşça sürünmeye devam et!” diye seslendiğini duydum! Ben dehşet içinde olan biteni izlerken, içimden de “ne gamsız / umursamaz ve hatta rahat bir anne” diye geçirdiğimi çok net hatırlıyorum, o günkü aklımla!

Çocuklu Ev Anlayışım!?

Bugünkü aklımla ise “vayy bee, ne kadar bilinçli ve aklı başında bir anneymiş meğer, çocuğunun eline balık vermek yerine, balık tutmayı öğretiyor! Helal olsun!” diye düşünüyorum! İşte yaşanmışlık böyle birşey! Yirmili yaşlarımdaki çocuklu ev kavramım ve anlayışımla; bugünkü arasında dağlar kadar fark var 😉 Doğal olarak tabii 🙂

Hep diyorum ya, “damdan düşenin halini, en iyi damdan düşen anlar!” diye! Eee yirmili yaşlarda, daha yolun başında, üstelikte damdan henüz düşmemişken; ne mümkün çocuklu ev kavramını algılamam 😉 Di mi ama?!

Çocuklu ev = bilinçli anne – baba olmak olduğunu… Çocuklu ev = uykusuzluk + yorgunluk + bol sabır gerekliliği olduğunu… Çocuklu ev = emek yoğun süreç olduğunu… Çocuklu ev = hem keyif hem zorluk olduğunu ve dahasını nasıl bilebilirdim ki, o yaşlarımda? 🙂

O kadar çok örnek gördüm ki; “balık tutmayı öğretmek yerine, balığı hazırlop çocuğunun ağzına veren / verdiren” anlayışa! Çoğunluk olması nedeniyle de, doğru olduğu sanılan bir yaklaşım bu! Yani, kimilerine göre çocuğa olan sevgisini, verdiği önemi, değeri gösterme biçimi bir çeşit! Ama enine boyuna irdelendiğinde, orta ve uzun vadede; çocuğa zarar verebilecek bir tutum aynı zamanda da! Neden mi?

Nedenini açıklamak için, gözlemlediğim örneklerden birisini size anlatayım en iyisi! Ne dersiniz?! Yeni çocuğu olan bir çalışan anne… Koşulları gereği çalışma hayatından vazgeçemiyor ya da vazgeçmek istemiyor! O detayı çok net bilemiyorum doğrusu!

Ama burada önemli olan, çocuğu için seçtiği “bakıcı” profili bence! Zira, ben de çalışan bir annenin çocuğuyum ve doğru adımları sayesinde; hiçbir zorluk yaşamadım yaşamım boyunca! Yani, “annemin çalışıyor olması” bana eksi olarak değil, hep artı olarak yansıdı!

Zira, cannımmm annemin de, cannımmm babamın da gözleri hep, benim bakımım için tutmak durumunda kaldıkları “bakıcı”ların üzerindeydi! Sıkı takipteydiler yani 😉 Hem beni hem bakıcıyı hem de bakıcının yaptıklarını / yapmadıklarını!

Anne Baba Olmak, Yoğun Dikkat, Özel Emek İster!

Anlatmak istediğim örnek ise, çocuğun bakımı için tüm gün seçilen bakıcının, çocuğa olan yaklaşımı ile ilgili! Bakmakta olduğu çocuk üzülüp, yorulmasın diye; çocuğun yemeğini bile ağzına yediriyormuş! Elbette, her bebeğin gelişimine bağlı olmakla birlikte, çoğunlukla 1- 2 yaş civarında kendi kendine kaşık tutarak yeme eğilimi ortaya çıkar!

Ama evde böyle bir bakım anlayışı hakim olmuşken; bebeğin bu doğal ve olması gereken eğilimi, desteklenmek yerine kösteklenmiş oluyor ne yazık ki 🙁 Daha da yazığı, bu durumu ne annenin ne de babanın fark etmemiş olması! “Peki, ne olmuş yani mi?” diyorsunuz!

Çocuk, ana sınıfına gitmeye başladığında, öğretmenleri; çocuğun kendi kendine yemek yemeyi başaramadığını, dahası “aç kalmak” pahasına, bir başkasının kendisine yemek yedirmesini beklediğini söylemişler anne babaya! Ayrıca, tuvalette kendi öz bakımını yapmakta da zorlandığını, en önemlisi de haklı olduğu durumlarda bile kendisini savunamadığını belirtmiş öğretmenleri!

Anne ve babası çok şaşırmışlar bu duruma! Hatta, anlam verememişler! Yazık ki, çocuklarının en çok ihtiyaç duyduğu anlar ve konularda, çocuklarının hayatında yer alamamışlar ve en kötüsü de bunun hiç ayrımına varamamışlar! Taa ki, okul zamanı gelene kadar!

Bu arada, buradaki en temel sorun, bakıcı ve/veya anne – baba, kim olursa olsun çocuğa bakan kişinin; çocuğun gelişimini destekleyici yönde, sabırla ve bilinçli bir yaklaşım sergilemesi gerekliliği… Kimi anneler de, “çocuğuma kıyamıyorum” anlayışıyla, 4 – 5 yaşına bile gelmiş olsa; kendisi yediriyor yemeğini çocuğuna! Daha da vahimi, “ellerimle yediriyorum ben halen çocuğuma yemeğini” diyerek de; çocuklarına olan ilgilerinin göstergesi sanıyorlar bu durumlarını 🙁

Oysaki HAYAT!!!

Oysaki hayat, kimin karşısına ne tip engeller çıkaracak? Kime nasıl bir yol sunacak, nasıl bir yolculukla karşılaştıracak? Tüm bunları önden bilebilme olanağımız var mı? Yok elbette! Öyleyse, çocuklarımızı hayatın olası zorluklarına, çetrefillerine, tuzaklarına hazırlamak da anne babalığa dahil değil midir?

Çocuğu sürekli bir kolaylık ve konfor içinde büyütmek; hatta bunu hedeflemek, çocuk için gerçekten de bir iyilik midir? Yoksa asıl iyilik, kendi ayakları üzerinde durabilmeyi, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesini öğretmek midir çocuğa?! Zira, çocuklarımızın hayatlarının sonuna kadar yanlarında olabileceğimizin bir garantisi var mıdır? Elbette, yoktur! Keşke olabilseydi! Anne babalar, hep ve daima çocuklarının yanlarında olabilseydi!

Çocuklu ev denince, içinde dağınıklık olsa da; neşenin eksik olmadığı evler gelir aklıma hep! Haa bazen o kahkahalar, takılmak üzere olan huninin habercisi de olabilir tabi 🙂

Çok keyifli an’ları ve yanları olmasına rağmen, oldukça zorlu dönemleri de var tabii! Bugüne kadar yazdığım yazılarımı okuyanlar, bunu daha da yoğun hissetmişlerdir zaten! Ama olsun, aydınlıkları vurgulayan karanlıklar, mutlulukların altını çizen zorluklar değil midir sizce de?

Evlerimizde sağlık, keyif ve mutluluk hakim olsun hep! Hayatlarımız çocuklarımızın neşeli sesleriyle dolsun!!!

Bilgi, GÜÇtür! Güçlü olmak için, okuyun ve FARKINDA olun!
Yeni Paylaşımlarımı; Gelen Kutunuzda Görmek için

Paylaşımlar listemize abone olmak için, Şimdi Kayıt Ol butonuna tıkladıktan sonra, lütfen posta kutunuzu kontrol ediniz ve gelen onay linkine tıklayarak, aboneliğinizi başlatmayı unutmayınız! Spam, junk veya istenmeyen posta bölümlerinizi de mutlaka kontrol ediniz!

Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz!

Bir şeyler yanlış gitti!

Yorum Yapınız

Intellifluence Trusted Blogger Intellifluence Trusted Blogger

Bilgi, GÜÇtür! Güçlü olmak için, okuyun ve FARKINDA olun!
Yeni Paylaşımlarımı; Gelen Kutunuzda Görmek için

Paylaşımlar listemize abone olmak için, Şimdi Kayıt Ol butonuna tıkladıktan sonra, lütfen posta kutunuzu kontrol ediniz ve gelen onay linkine tıklayarak, aboneliğinizi başlatmayı unutmayınız! Spam, junk veya istenmeyen posta bölümlerinizi de mutlaka kontrol ediniz!

Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz!

Bir şeyler yanlış gitti!